8 Haziran 2015 Pazartesi

Hey, Oradaki ! Beni Duyuyor Musun ?




Bugün hayatımdan kuş olup çıkışının, benim yapayalnız kalışımın yedinci yılı. Annemle oturup eşyalarımızı karıştırıyoruz. Özellikle yeleklerimize bakıyorum, babamın sürekli ismimizi karıştırdığı için biri yeşil biri yeşil üzerine beyaz çizgili olan annemizin ördüğü yeleklerimize. Annem yeleklerimizin yarısını 1999 depreminde bağışladığını söyledi, şaşırdım çünkü on yedi yıldır bu konudan hiç  bahsetmemişti. Anneme bir kez daha hayran kalmıştım çünkü onun her huyunu ve özelliğii çok seviyorum, ondan soranlara benim idolüm annem diyorum. Her konuda bir numara çünkü...


Hastalığının ilk belirtisi belirdi birden aklımda. İkinci sınıfı bitirmek üzereydik. Öğretmenimiz Türkçe dersinde bizlere bir şeyler yazdırıyordu birden tüm defteri burnundan gelen kanlar kaplamıştı o zaman pek sorun etmemişti kimse ama kafana çarpan futbol topundan sonra bayılman ardından hastalığının teşhisi derken bir bakmışım sen hastanede yataktasın ben her zamanki gibi senin yanındayım. Annemler bize bir şeyler fark ettirmemeye çalışıyordu ama biz bir şeylerin ters gittiğini anlamıştık zaten. Annem ağladığını gizlemeye çalışıyor babam ne yaptığını bile bilmiyordu yüzü kireç gibiydi. Ne bilelim o zaman sana üç ay ömür biçtiklerini. Onlar için demesi çok kolaydı ama sen hiç pes etmedin savaşçım, o kemoterapi ve diğer acı veren tedavilerle birlikte tam iki yıl hastalıkla baş etmeyi başardın. Kimi zaman tanınmayacak biçimde yüzün şişti kimi zamanda ağzındaki yaralardan ağzına bir lokma bile koyamayacak duruma geldin...

Yüzüne her baktığımda her gün biraz daha eriyip gittiğini görebiliyordum, acını en derin şekilde bende yaşıyordum biz ikizdik aynı candan aynı kandandık, gerektiğinde aynı şeyleri düşünebiliyorduk, hissedebiliyorduk senin canının yanışını nasıl hissetmezdim ben ? Gözlerinden ben artık dayanamıyorum gitmek üzereyim dediğini bile anlamaya başlamıştım.


7 haziran akşamı anneme zar zor bir şekilde canım çay istiyor demiştin. Annemler hemen sana çay getirmişlerd ve sen büyük bir iştahla ve son enerjinle o üç bardak çayı içmiştin (Belki de bu yüzden senin yokluğunda sürekli çay içiyorum, sadece seni hatırlamak için). Gece babam abimle ikimizi eve getirmişti uyutmak için daha sonra sabaha karşı uyandırdı. Gökyüzü yeni aydınlanmaya başlamıştı. Babam bizi apar topar hastaneye götürmüştü. Nasıl bilebilirdim ki seni son görüşüm alacağını. Yanına girmeme izin vermişlerdi, zaten son bir iki haftadır izin veriyorlardı ben de sen iyi olmaya başladığın için izin veriyorlar sanıyordum. Yanağına küçücük bir öpücük kondurmuştum yorgun bir edayla geldin mi demiştin ben de evet demiştim zaten çok sürmemişti birlikte oluşumuz B.K 3 saat sonra 8 haziran sabahı bu dünyaya gözlerini tamamen yumdun, bende senin o bembeyaz yüzüne iyice baktım son kez. Hareket etmiyordun, konuşmuyordun, elimi dahi tutmuyordun. Geri dönmüyordun ...

 Babaannemiz öldüğünde bu kadar çok hissedememiştim o ölüm duygusunu ama sen gidince hissetmeyi bırak ruhumun bir parçasını zorla benden alıp koparmışlardı. Yalnız kalmıştım, sınıf arkadaşlarım bir sonraki sene bana ucube demeye başladılar. Hoş, ben hiçbirine kulak asmıyordum çünkü hiçbirini duymuyordum. Aslında ucube olan ne bendim ne de sendin ucube olan senin beynine yapışan bizi birbirimizden koparan tümörden başkası değildi.


Artık büyüdüm, her gün aynada seni selamlıyorum, yokluğunu artık kabulleniyorum. Burada yoksun ama sen beni cennetten izliyorsun bunu biliyorum tıpkı senin gibi kuş olan milyonlarca çocuk gibi. Babama söyleyemediğim o kadar şey var ki, sen olsan her şey daha kolay olacaktı. İlk kez aşık olduğumda da koşarak yanına gelip seninle duygularımı paylaşamadık, ilk kez aşk acısı çektiğimde de... Geçenlerde abim ben senin içinde ne fırtınalar koptuğunu biliyorum ondan hep bu sessizliğin dedi. Çok haklıydı aslında içimde neler kopmuyordu ki. Abimiz bazen canımı sıksa da bizi o kadar çok seviyor ki beni her zaman kolluyor. Okulda kaç adamı varsa artık ters bir durum yaşasam hemen olaya el atıyor. Biz ilk doğduğumuzda sırayla tokatlayan o değildi sanki :)

Sana o kadar şey borçluyum ki bu küçücük yerde sağlam bir kişiliğe sahip olmamı sağladığın için, kendimi geliştirmeme ışık tuttuğun için, birileri benimle alay ederken ellerinle kulaklarımı kapadığın için, sarsıldığım zaman bana destek olduğun için, savunmasız olduğumda beni koruduğun için ve en önemlisi benim hayat felsefemin temelini oluşturduğun için. Belki doya doya çok şey yaşayamadık ama biliyorum birgün buluşacağız ve umarım o zaman geldiğinde aynı yerde yine beraber oluruz.                                                                                          
                                                                                                          Seni çok seviyorum !